Fillerin İlkel ataları daha küçük boyutlu olan otçullardı. Yaklaşık 60 milyon yıl önce ortaya çıkan bir tür. Memeli hortumlu sınıfından sadece fillerin soyu tükenmemiş ve günümüze kadar gelebilmişlerdir.
İlk Çağ’dan 18. ve 19. yüzyıla kadar filler savaş hayvanı olarak kullanılmıştır. Komutanlara savaşın seyrini takip edebilen güvenli bir platform sağlamak, surları yıkmak, kale kapılarını kırmak, yağmur ormanlarında yol açmak dik yamaçlarda ve nehirlerde ordu ve teçhizatı nakledebilmek için fillerden yararlanılmıştır.
Yüzyıllardan sonra ise ateşli silah teknolojisindeki gelişmeler neticesinde filler, muharip hayvanı olmaktan çıkmıştır.
Filler, bu gezegende yaşayan en ilginç ve sevimli canlılardan biridir.
Karada yaşayan hayvanlar içinde en büyük boyutlara sahip hayvandır.
Boyları 2-4 metre arasında değişirken, ağırlıkları da 3 bin-7 bin kilo arasındadır
Geleneksel olarak Asya fili ve Afrika fili olmak üzere iki türü tanınır ancak bazı kanıtlara dayanarak Afrika savan fili ile
Afrika orman filinin de iki ayrı tür olduğu öne sürülür.
Filler, Sahra altı Afrika ile Güney ve Güneydoğu Asya'da bulunur.
Fillerin farelerden korktuğu toplumlar tarafından bilinsede bu bilgi hem doğru hem yanlıştır. Filler ani hareketlerden ürküyor ve böyle bir durumla karşılaşınca kaçmaya başlıyorlar.
Ama onları ürküten şey bu hareketi neyin gerçekleştirdiği değil, ansızın ortaya çıkmış olmasıdır.
Ürkmelerinin nedeni görme yeteneklerinin çok keskin olmamasıdır.
Dolayısıyla herhangi bir hayvan bir anda hareket ettiğinde bu hareketi yeterince hızlı takip edemiyorlar ve ne yapacaklarına karar vermiyorlar. Bu bir fare de olabilir, bir yılan da olabilir.
Her filin günde ortalama 200 litreye kadar su içmesi ve 200 kilogram yemek yemesi gerekiyor.
Filler genellikle koşmayı pek tercih etmezler. Koştuklarında ise vücutlarından beklenenin aksine hızları saatte 25 km’yi bulur.
Filler 300-500 kg arasında yük taşıyabilirler.
Fillerin İnsanlara benzer duygulara sahip oldukları bilinmektedir.
Sürüden bir fil öldüğünde uzunca bir süre yas tuttukları gözlemlenmiştir.
Memeli hayvanların aksine, fillerin hamilelik süresi oldukça uzundur. Bu süre tam 22 ay dır
Filler yaşlandıkça hafızaları daha da iyiye gider. Yapılan araştırmalarda yaşlı fillerin, çok uzun süre önce gördükleri arkadaşlarının yüzlerini tanıyabildiğini ispatlanmıştır.
Kulaklarıyla vücut ısılarını kontrol edebildiklerinden soğuk ve sıcakta yaşamlarını sürdürebilirler.
Afrika Filleri vahşi ortamda 70 yıla kadar yaşayabilir ancak Asya Filleri ortalama 25-30 yıl yaşarlar. Filin hortumu en işlevsel uzvudur. Soluma, koku alma, dokunma, tutma ve ses çıkarma gibi işlevlerinin yanı sıra, besin toplama ve ağırlık kaldırmasını da sağlar. Bir filin hortumu yaklaşık 8 litre su alır.
Filin beyninin ağırlığı ortalama 5 kilo, kalbi ise 2 ilâ 20 kg arasındadır.
Fillerde gebelik yaklaşık iki yıl sürer ve doğumlar arasında genelde dört ilâ beş yıllık ara bulunur.
Doğumlar genelde yağmur mevsiminde yapılır.
Yavru filler doğduklarında yaklaşık 85 cm boyunda ve 120 kg ağırlığındadır.
Tipik olarak tek yavru doğar ancak ikiz doğumlara da rastlanır.
Erkek ve dişi fillerin sosyal yaşamları birbirinden çok farklıdır.
Dişiler yaşamlarını sıkı bağlarla bağlı oldukları anaerkil aile gruplarında geçirir.
Bu aile grupları anneler ve yavrularından oluşur.
En yaşlı dişi gruba liderlik eder ve grubun lideri olan dişi ölene kadar ya da enerjisi kalmayana kadar grubun başında kalır.
Erişkin erkeğin yaşamı ise dişilerden çok farklıdır.
Olgunlaştıkça erkek fil grubundan uzaklaşarak başka erkeklerle ve hatta başka aile gruplarıyla etkileşime geçebilir.
Tek ya da grup hâlinde yaşasalar bile erkekler arasında bir baskınlık hiyerarşisi bulunur.
Baskınlık yaşa, cüsseye ve cinsel duruma bağlıdır.
Dokunma filler arasında önemli bir iletişim biçimidir. Bireyler birbirlerini selamlamak için hortumlarını diğerinin hortumuna dolar ve okşar. Yaşlı filler, genç filleri terbiye etmek için hortumlarıyla şaplak atar, genç filleri tekmeler ya da iter.
Fillerin soyunun tükenmesinde en büyük tehditlerden biri dişleri, eti ve derisi için kaçak olarak avlanmasıdır. Tarihsel olarak sayısız kültür, fildişinden ziynet eşyası ve diğer sanat eserleri yapmış ve hatta fildişinin kullanımı altın kullanımıyla başabaş gitmiştir.
Fildişi ticareti Afrika fili popülasyonunun 20. yüzyıl sonlarında azalmasında önemli bir etken olmuştur.
Bu nedenle, 1989 yılı Haziran ayında ABD'den başlayarak Kuzey Amerika, Avrupa ülkeleri ve Japonya gibi birçok ülkede fildişi ithalatına uluslararası yasaklamalar getirilmiştir.
.